Orijinal Adı; Cress
Seri Adı; (The Lunar Chronicles #3)
Yayınevi; Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı; 560
Yayın Tarihi; 2015
Goodreads Puanı; 4,48
Benim Puanım; 5
Tanıtım
Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var...
Cress, Cinder'ı Kraliçe Levana'nın hain planlarından haberdar etmek için her şeyi göze almıştı. Ancak ufak bir sorunu vardı. Çocukluğundan beri, hapsedildiği bir uyduda yaşıyordu ve ona eşlik eden tek şey internet bağlantılı ekranlardı. Elinde yalnızca bu ekranlar olunca, Cress'in de efsanevi bir hackera dönüşmesi kaçınılmazdı.
Bütün Dünya; Cinder, Kaptan Thorne, Scarlet ve Wolf'un peşindeydi. Onlar ise Levana'nın planlarını altüst etmek için Cress'i esir tutulduğu uydudan kurtarmaya ant içmişti. Ancak bir şeyler ters gitti ve ekip üyeleri uzayın ortasında birbirlerini kaybetti. Kraliçe Levana ise hiçbir şeyin İmparator Kai ile düğününü engellemesine izin vermemeye, dolayısıyla Cinder'ın peşini bırakmamaya kararlıydı.
Cress, Scarlet ve Cinder, Dünya'yı kurtarmaya gönüllü olmamıştı. Yine de Dünya'nın tek umudu Cress, Scarlet ve Cinder'dı.
Yorumum
Kapağından da anlaşılacağı üzere hikayemiz Rapunzel. Hakkında hiç bir şey bilmediğim bir masal kahramanı kendisi. Bildiğim tek şey bir kulede kapalı kalması ve saçını kestiremediği için saçlarının çok uzun olması. Bir de sanırım prens saçlarına tutunup mu tırmanıyordu kuleye, neydi? Öyle bir şey hatırlıyorum.
Diğer iki kitaptaki masalların aslını bildiğimden sonrasında gelecek şeyleri tahmin etmiştim doğal olarak. Özellikle Cinder'da. Ama bunda masalın orijinali nasıl bilmediğimden kitap daha heyecan verici oldu benim için.
Konuyla ilgili söyleyebileceğim pek bir şey yok çünkü ne desem ikinci kitaptan spoiler olur. Kısaca anlatmaya çalışayım. Cress bir kabuktur yani büyü yeteneğinden yoksun doğmuş Ay ülkesindeki insanların sihirlerinden etkilenmeyen birisi. Ay ülkesinde kabuk olarak doğanlar öldürülür çünkü kontrol edilemez olarak görülürler. Ancak Cress Ay Kraliçesinin bazı çocuklara tanıdığı ayrıcalıklarla (!) öldürülmez ve yetimhaneye verilir. Cress'in teknolojiye olan yeteneğini keşfeden Sybil Mira onu bir uyduya kapatır ve Dünya'yı izlemesi için zoraki casusluk yaptırır.
Cinder'ın henüz hiçbir şeyden haberi olmayan bir mekanik ustası iken tesadüfen bir internet çipi sayesinde tanıştığı Cress ile yolları tekrar kesişir. Ve hikaye kaldığı yerden tüm hızıyla devam eder.
Harikaydı. Kesinlikle mükemmeldi. Kitabın 200. sayfalarındayken kitap okuyamayacak kadar hastalandığımdan bitmesi bu kadar uzadı. Ama aklım sürekli kitaptaydı. Bir sayfa okusam acaba midem müsaade eder mi ki diye düşüne düşüne heder oldum. İyileşir iyileşmez kitabıma döndüm ve anında bitti.
Nasıl bir serinin tüm kitapları ayrı bir güzel olabilir? Seri dediğin kitapların ilk ve final kitapları heyecanlı olup ortadaki kitapların ortalama, maksat seri devam etsin tarzı kitaplar olması gerekmiyor mu? Böyle mükemmel kitaplar okuyup final kitabının elimde olmaması kadar üzücü bir şey var mı acaba? Neyse ki Winter çıktı. Bir kaç güne elime geçer o zamana kadar Levana ile yetineceğim :')
Aslında Cress'i ilk başlarda sevmedim. Çok fazla prenses modunda, hayalperest, böyle vıcık vıcık aşk hayalleri kuran bir kızdı. Ama sonra yaşadıkları, başına gelenler, etrafındakilerden utanması, zekice bir öneride bulunduğunda ilgi üzerine geline çekinmesi filan çok hoşuma gitti. Sevdirdi kendisini. Ama serideki favori karakterim hala Cinder, ah, bir de Iko :D
Bu seride karakterlerden çok olay örgüsünün heyecanı, ne olacak bundan sonra merakı, okutuyor ve böyle güzel olmasını sağlıyor. Her kitabından ayrı keyif aldığım nadir serilerden. Hala başlamadıysanız gerçekten çok şey kaçırıyorsunuz :)
0 yorum:
Yorum Gönder