Cinder - Marissa Meyer || Kitap Yorumu




Orijinal Adı; Cinder
Seri Adı; Ay Günlükleri #1 
( The Lunar Chronicles #1 )
Yayınevi; Artemis Yayınları
Yayın Tarihi; 2014
Sayfa Sayısı; 417
Goodreads Puanı; 4,14
Benim Puanım; 5



Tanıtım

Gelecekte bile, hikâye "bir varmış bir yokmuş" dİye başlıyor… İnsanlarla androidlerin yan yana dolaştığı Yeni Pekin'e hoş geldiniz. Her ne kadar birlikte yaşamayı başarsalar da türlerin dostluğu sanıldığı kadar kolay değil. Ölümcül bir veba insan nüfusunu tehdit ediyor. Ay İnsanları, Dünya'yı uzaydan izleyerek doğru zamanı kolluyor. Kimse Dünya'nın kaderinin tek bir kıza bağlı olduğunun farkında bile değil…

Becerikli bir mekanik ustası olan Cinder, herkesten saklasa da aslında bir sayborg. Üvey annesinin hakaretleri yetmezmiş gibi şimdi bir de üvey kardeşinin hastalanmasından sorumlu tutuluyor. Yakışıklı Prens Kai'in hayatına girmesiyle birlikte, Cinder birden kendini gezegenler arası bir anlaşmazlığın ortasında buluveriyor. Sorumluluk ve özgürlük, sadakat ve ihanet arasında kalan Cinder, Dünya'nın geleceğini koruma altına almak için önce kendi geçmişinin sırlarını açığa çıkarmak zorunda... Yeniden kurgulanmış bu masalda Külkedisi ile tekrar tanışmaya ne dersiniz?

Marissa Meyer, Washington'ın Tacoma kasabasında doğup büyüdü. Henüz küçük bir çocukken kitaplara âşık olan Marissa, ergenlik yıllarından beri gençlik edebiyatı üzerine çalışıyor. Peri masallarına da büyük bir sevgi besleyen Marissa, gençlik günlerinden beri bu masalları yeniden kurguluyor ve bu tutkusundan da vazgeçecek gibi görünmüyor.
(Tanıtım Bülteninden)


Yorumum


Dördüncü dünya savaşı yaşanmış ve Dünya artık arabaların antika sayıldığı, kimlik kartları yerine bilekte taşınan kimlik çiplerinin olduğu, ulaşım için hava araçlarının kullanıldığı, yeni bir tür veba ile uğraşılan bir yer. İnsanlar, androidler ve sayborglar beraber yaşıyorlar. Android bildiğimiz robotun  gelecekte nasıl olmasını hayal ediyorsak o hale gelmiş şekli. Sayborg ise ölmek üzere olan insanların hasarlı uzuvlarını değiştirip onları mekanik yapmak gibi bir şey. Robot değiller ama insan da değiller.

Cinder da sayborg olduğunu gizlemeye çalışan bir mekanik ustası. Üvey annesi ve iki kız kardeşi ile beraber yaşıyor. Ölmüş üvey babası tarafından evlatlık alınmış ve yasa gereği üvey annesi ile kalmak zorunda. Prensimiz de -Kai- bozulan androidini tamir etmesi için ülkenin en iyi mekanik ustasına gider ve bu kişi Cinder'dır. 


Ben zaten eski masalların yeni uyarlamalarını çookk severim. Ama Külkedisi benim masal kahramanları içinde en sinir olduğum, nasıl ezik nasıl pısırık bir şeysin sen dediğim, sırf baloya gitmek için periye ihtiyaç duyması beni deli eden bir karakterdi. Kızın tek derdi balo sanki diye düşünürdüm ne zaman  Külkedisi mevzusu olsa. O yüzden kitabı almak, okumak konusunda çekimserdim. "Ne de olsa Cinderella, bana kendini nasıl sevdirebilir ki?" Diye düşünüyordum. Ama yazar Cinderella'yı öyle bir insan pardon sayborg yapmış ki ben bile sevdiysem tebrik etmek lazım. Kendi ayakları üzerinde duran üvey annesine cevap verebilen, zeki, komik, en önemlisi de güçlü bir karakter. 
Ana hatlara sadık kalıp geri kalanını değiştirmiş yazar. Mesela üvey anne ve kız kardeşler var, balo var, ayakkabı olayı var, ama okuduğunuzda anlayacaksınız çok güzel metamorfoza uğratmış klişelikleri. 

Ben çok beğendim. Aynı masallar bunlar sıktı artık diyorsanız yeni versiyonuna bakın derim :)
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder