Her Şey Bitti Derken - Katja Millay || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: The Sea of Tranquility
Yayınevi: Neo Kitap
Yayın Tarihi: Temmuz 2014
Türü: Genç Yetişkin
Sayfa Sayısı: 496
Goodreads Puanı: 4,36
Benim Puanım: 5


Tanıtım

Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...
Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa,
bir bildiği olmalı;
bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa, 
bir umudu olmalı; 
ayakları onu dönüp dolaşıp Josh’a götürüyorsa,
bir nedeni olmalı;
ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa, 
söyleyecekleri olmalı. 
Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa,
bunun bir açıklaması olmalı;
etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa, 
bir derdi olmalı;
ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa,
bir sırrı olmalı.
Her Şey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan şeyin sevmek olduğunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, “Her şey bitti demek için çok erken” diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi.

“Baştan sona heyecan dolu, duygusal bir yolculuk. Benim için tartışmasız yılın en iyi kitabı.”
Colleen Hoover

“Çarpıcı bir ilk roman. Her Şey Bitti Derken yüreğimi çaldı, nefesimi kesti, canımı yaktı. Katja Millay’in lirik anlatımına kapılmamak imkânsız.”
Ann Aguirre

“Her Şey Bitti Derken, kitapların eğlendirmekten çok daha fazlasını yapabildiğini hatırlatan bir roman. Katja Millay’in sözcükleri duygularınızı saklandıkları yerden çıkaracak, zihninizi ele geçirecek ve sonunda ayrılmaz bir parçanız olup çıkacak.”
Tough Critic Book Reviews

Yorumum

Hani bazı kitaplar vardır insanın hayatında. Yıllar sonra bile her sahnesini hatırlarsınız. Diğer kitaplardan o kitaptan esintiler bulursunuz. Belki başkaları için sıradadır, belki klişedir ama sizin içinize işler. Bırakamazsınız. Geçip gidemezsiniz. Yıllar yıllar sonra kitaplığınıza baktığınızda gözünüz o kitaba kayar, tekrar hatırlarsınız her cümlesini, satırlardan size ulaştırmayı başardığı her duyguyu. Tekrar tekrar hissedersiniz. 💖

Benim için böyle kitapların arasına girdi Her Şey Bitti Derken. Ne kadar güzel olduğunu anlatmak için aklıma başka kelimeler gelmiyor. Acı dolu, aşk dolu, arkadaşlık, dostluk dolu bir kitap. Öyel çok sevdim ki. Öyle çok hüzünlendim ki. Öyle heyecanlandırdı ki kitap beni şimdi bana bu duyguları yaşattığı için minnettarım yazara. 😍

Her sayfası heyecanlı asla sıkmayan gerçekten insanın yüreğine dokunan bir kitap. Bildiğim kadarıyla internet sitelerinde tükenmiş görünüyor ama ikinci el kitapçılarda rastlıyorum kitaba. Zaten ben de öyle aldım. İyi ki almışım. İyi ki okumuşum. 

Son olarak çeviri çok kötüydü. Böyle özentisiz böyle saçma bir çeviri olabilir mi ya? Ayrıca o kapak kitapla ne alaka? O çocuğun boynu niye öyle 90 derecelik açıyla duruyor? O kızın kitaptaki kızla ne alakası var? Neyse bunlar bile kitabın mükemmeliğini engelleyememiş siz düşünün artık ne kadar güzel olduğunu. 😉😊

Dünyamdaki Yeri


Google'ın Yeni Blog Paneli






Resmen güzelim site panelini rezil etmişler. Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Zaten güzel olan bir şeyi değiştirmeye çalışırsanız böyle olur. Bu nasıl bir ara yüzdür ya. Ne güzel blog sayfasına ilk gidiğimizde tüm blog yayınları görünüyordu. Kendi bloğunuzun toplam sayfa görüntülenmesine bakabiliyordunuz. Bu nedir şimdi? Açar açmaz Kayıtlar sayfasına giriyor. Tüm blogların olduğu sayfa ayrı bir yerde ve çok saçma bir şekilde görünüyor. Hiç beğenmedim.

Umarım en kısa zamanda daha kullanışlı bir panelle geri dönerler. Zira bu gerçekten olmamış. :(

Kimyager - Stephenie Meyer || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: The Chemist
Yayınevi: Epsilon
Kategori: Macera-Gerilim-Polisiye
Yazar: Stephenie Meyer
Sayfa Sayısı: 590
Çıkış Tarihi: Kasım 2016
Goodreads Puanı: 3,76
Benim Puanım: 3


Tanıtım

“Meyer, tansiyonu hiç düşürmeden ve bilgi akışını kontrol altında tutarak okurun merakını ustalıkla, kitap boyunca en yüksek seviyeye çıkarmayı başarıyor… İnsanlar sadece Meyer’in kitaplarını okumak istemiyor; kitabın içine girip orada yaşamak istiyorlar.”
—Lev Grossman, Time

“Meyer ışık saçan bir berraklıkla yazıyor, okurların ve paylaştıkları düşün arasına asla girmiyor…

O gerçek bir cevher.”
—Orson Scott Card, Ender Serisi yazarı

“Meyer, gösterişli üslup geleneklerinden ziyade ilişkilerle ilgileniyor…

Verdiği olumlu hayat dersi insanı yatıştırıyor.”

—Jeff Giles, Entertainment Weekly

“Stephenie Meyer romanlarını okumuyor, ilginç ve gerçekçi karakterleriyle birlikte adeta yaşıyorsunuz. Meyer okuyucuyu karakterlerin hayatına öyle bir sokuyor ki, onlar için duyduğunuz merak ve endişe bir noktada çaresizlik seviyesine ulaşıyor.”

—Ridley Pearson, White Bone yazarı

Yorumum

Eski bir Amerikan ajanı olan kahramanımız çok gizli bir bilgiyi öğrendiği için öldürülmeye çalışması üzerine hükümetten itinayla kaçmaktadır. Bir gün eski iş arkadaşı onun izini bulur ve bir davada yardıma ihtiyacı olduğunu, işlerin değiştiğini söyleyen bir e-posta gönderir. Görev sırasında kahramanımız yanlış hedefe yönlendirildiğini fark edince olaya bir üçüncü kişi daha dahil olur ve hep beraber kaçamaya başlarlar. Olay bu. Bu kadar. Başka bir şey yok.

Yüzyılın hayal kırıklığıyla karşı karşıyayım. Başka bir yazardan okusaydım bu kitabı belki bu kadar eleştirel olmazdım ama sen Stephenie Meyer'sin ya bu nedir? Hayır, bu nedir? Bu kitabı Stephenie Meyer mi yazdı yani?? Hiç inandırıcı değil. Ya sen ki Alacakaranlık serisini yazıp vampirler arasında yeni bir çağ başlatmışsın. Bakınız mesela bir Drakula bir Edward. Var mı bildiğiniz ilk aklınıza gelen başka vampir? Benim yok. Sonra gitmiş Göçebe gibi "genç yetişkin" türünden sayılan ama benim türünü çözemediğim kitabı yazmışsın. Var mı Göçebe gibi bir genç yetişkin kitabı? Önce vampirlere inandık, sonra en gerçekçi ve duygusal uzaylı hikayesini okuduk. 

Peki bu ne böyle? Ne betimlemeler doğru düzgün yapılmış, ne olayların geçtiği mekanlar üzerinde düşünülmüş ne de tıbbi terimlere yeterince yer verilmiş. Kitabın adı Kimyager ama kimya olarak bir şey var mı derseniz, yok. Kız elinde şırıngayla dolaşıyor ama o şırıngada nasıl bir kimyasal var? Neden onu kullandın? Ne işe yarıyor? Yüzükleri, küpeleri kolyeleri ölümcül ama nasıl? Sadece ölümcül. Dokunma ölürsün. Ama nasıl? Bunlar o kadar üstünkörü geçilmiş ki. Aksiyonu az, olaylar sıradan. Klişe diyemem ama sanki klişe olmasın diye uğraşıp hikayenin sıradanlaşmasını engelleyememiş. Uzun, sıkıcı ve basit. Kitapla ilgili söyleyeceğim başka bir şey gelmiyor aklıma. 

Konusu aşk olmayan bir kitabın içinde ki tek güzel şey aşksa ben daha ne diyeyim? Kitabın türü macera/gerilim/polisiye diye geçiyor??? Ne bir macera ne bir gerilim ne de polisiye var. Bu kadın aşk romanı yazsın ya. 

Dünyamdaki Yeri 


Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerede Bulunurlar? - Film Yorumu



Eğer Harry Potter and the Cursed Child yorumumu okuduysanız ( yorum için buraya ) benim nasıl Harry Potter dünyasını özlediğimi, nasıl bu dünyaya geri dönüş olacak her şeye özlem duyduğumu biliyorsunuzdur. Bu nedenle film benim için çok şey demek. Özellikle Harry Potter tema müziğini duyduğumda resmen tüylerim diken diken oldu. O asa çıkartmalar, Alohomora demeler beni resmen bitirdi.


Benim özlemim dışında, filmin kalitesine ve oyunculara gelirsek eğer, efektler kesinlikle mükemmel, oyuncu seçimi harika olmuş. Çok başarılıydı. Ben 3D olarak izledim ve kesinlikle 3D izleyin derim. Gerçekten harikaydı. Büyük ihtimalle gösterimden çıkmadan bir defa daha izlerim =)



Son olarak da Warner Bros filmin serisinin üçleme değil 5 filmden oluşacağını onaylamış. O zaman dans :D

Filmin fragmanını bırakıp gidiyorum :) Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. :)




Sorunlu Bkm Kitap Kargom Geldi :(



İki yazı önce söylediğim gibi Bkm Kitap alışverişim baya sorunluydu benim için. O yazı için buraya tıklayın.

En son dediğim gibi sorunlu olan kitap için yeni bir kitap belirledim. Yetkili kişi bana seçtiğim kitabı ilgili departmana göndereceğini diğer kitaplara ekleneceğini söyledi. ( Saga Cilt 1 olacaktı.)

Cumartesi günü mesaj geldi kargonuz yola çıktı diye. İyi dedim sonunda. Sonra telefon geldi Bkm Kitap'tan. Bana diyor ki 3 kitabı gönderdik 4. kitap için hangisini istersiniz?!! Bende sinirlendim. Dedim ki siz 3 kitabı gönderdiyseniz ben 4. kitabı istemiyorum iptal edin.

Sonuç 4. kitap iptal edildi. Yani nasıl bir site henüz sipariş ile ilgili bilgiler onaylanmadan kitapları gönderir ki? Diğer 3 kitabı da iptal etmemden mi korktular acaba. İptal edilmeden biz bunları gönderelim 4. kitaba da bakarız filan mı dediler bilmiyorum.

Yani en nihayetinde hiiiççç memnun kalmadığım resmen yaptığıma pişman olduğum bir sipariş oldu. Bkm Kitap "Bir daha asla," dediği tek site oldu.

Tatlı Ateş (The Maddox Brothers #3) - Jamie McGuire || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Beautiful Sacrifice 
Seri Adı / Sıralaması; The Maddox Brothers #3
Yayınevi; Yabancı Yayınları
Yayın Tarihi; 2016  
Sayfa Sayısı;  368  
Goodreads Puanı; 4,08
Benim Puanım; 4

Tanıtım

Tatlı Bela ve Ayaklı Bela kitaplarının #1 New York Times Çoksatan Yazarından. Falyn Fairchild her şeyi arkasında bırakabilirdi. 

Falyn Fairchild, yıllar önce zorlandığı ve her gün pişman olduğu bir kararın ardından gösterişli hayatını geride bırakmış, doğup büyüdüğü kasabaya gelerek kendine Bucksaw Café'de basit bir hayat kurmuştu. Geride bıraktığı hiç kimseye ve hiçbir şeye özlem duymuyordu, biri hariç…

Falyn'in basit hayatı, Bucksaw Café'de bir masaya oturduğu andan itibaren belanın ta kendisi olduğunu belli eden Taylor Maddox tarafından darmadağın edilmek üzereydi. Çekici, isle kaplıyken bile muhteşem görünen ve verdiği sözleri yerine getirmeyen Taylor, Falyn'in bir yakışıklı itfaiyecide göreceğini düşündüğü tüm özelliklere sahipti. Falyn, onun gibi birinin geride bıraktıklarından olmakla hiç ilgilenmiyordu ve ilgisiz bir dişi, bir Maddox erkeği için en büyük meydan okumaydı.

Ancak Falyn, Taylor'ın nereli olduğunu öğrendiği anda her şey değişecekti. Sonunda Maddox inatçılığı, Falyn'in meşhur terk edişleriyle tanışacak ve Taylor hayatında ilk kez yanan taraf olacaktı.


Yorumum


Bir Hotshot olarak çalışan Taylor bir gün kahvaltı için Falyn'in çalıştığı Bucksaw Cafe'ye gelir. Aynı akşam Falyn'e çıkma teklifi etmek için geri gelir ancak bölgede geçici olarak çalışan itfayecilerin pek de hoş olmayan şöhretleri yüzünden Falyn, Taylor'ı reddeder. Bir Maddox erkeği için reddedilmek mücadele nedenidir. Kötü şöhretlerine rağmen Taylor'da Falyn'in istediği bir şey vardır. Taylor, Falyn için hem uzuk durması gereken kişi hem de istediği şeye ulaşması için kilit kişidir. 

Yine bir Maddox erkeği klasiği olarak ben bu kitaba da bayıldım. Tek solukta bitti gibi geldi. Karakterleri seviyorum. Klişeliğini seviyorum. Yazarın kalemini seviyorum.

Olan olayları sevdim. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da ayrılık var ama klasik, basit nedenlerden bir ayrılık değildi. Aşık Taylor çok tatlıydı ama vıcık vıcık değillerdi. Bana kalırsa bu seride herşey dozunda ve bu yüzden bu kadar seviyorum. 

Çerezlik, çabuk ilerleyen, kafanızı yormayacak güzel bir kitaptı yine. Tabii ki tavsiye ederim =)

Dünyamdaki Yeri




Bkm Kitap Pişmanlıktır!!! Uzak Durun Derim!








Size bir mağduriyet yazısıyla geldim. Gerçekten canım çok sıkkın ya.

Tarih 1 Eylül 2016. Youtube'da videolara bakarken neredeyse tüm booktuberların Bkm Kitap diye bir siteden bahsettiklerini, başka sitelerde bulamadıkları kitapları burada bulduklarını filan anlattıkları videolar gördüm. Girdim siteye baktım. Çizgi Romanlarda indirim varmış. Spider Man - Mavi kitabı diğer tüm sitelerde tükenmiş görünürken bu sitede satışta görünüyor. Bende dedim ki demek ki stoklarında var kitap. Hemen bir sepet oluşturdum. O kitabın yanında madem sipariş vereceğim bari aklımda olan, denk gelirsem alayım dediğim 3 çizgi roman daha vardı onları da ekleyeyim dedim. Diğer çizgi romanlar da;
Y Son Erkek 1 - Erkeksiz
Güngezgini
Ve: Öyküler

Neyse ben siparişi oluşturdum bir hafta sonra 3 kitap temin edildi. Spider Man'i bekliyorum. 2 Hafta geçti yok 3 hafta geçti yok. 1 ay sonra İlgili Departmandan Teslim Alındı diye güncellendi sipariş. Ben iki gün daha bekledim 3 ekim oldu tarih ve siteyi aradım. Bana dediler ki siparişiniz hazır, yoğunluktan dolayı aksama oluyor, bugün kargonuz yola çıkacak. Teşekkür ettim kapattım telefonu.

10 ekim oldu sitede hala bir güncelleme yok. Tekrar aradım yine birebir aynı cevabı verdiler. Ben de dedim ki; kitaplarda bir sorun yok değil mi? Hazır siparişim. Bana; Evet, evet hazır. Sadece kargoya vermekte bir gecikme olmuş. Ben acil sipariş diye not düştüm bugün en geç yarın kargoya verilecek. Çarşamba günü kesin elinizde kargonuz.

Bugün 14 Ekim Cuma. Ne gelen var ne giden. Tekrar ardım siteyi. Bana ne dediler peki? SpiderMan - Mavi kitabını temin edemedikleri için kargoyu gönderemediklerini söylediler. Yukarıda anlattığım şeyleri onlara özet geçtim. Kendi ellerinde olan bir durum olmadığını yayınevinden kitabın gelmediğini söylediler. İstersem ellerindeki temin edilen diğer 3 kitabı  hemen gönderebileceklerini söylediler.

Yani bundan sonra söyleyebilecek birşey bulamıyorum. Bir buçuk aydır kitapları beklediğime mi üzüleyim, istediğim kitabı alamamış olduğuma mı? Madem temin edemiyorsunuz bunu bir buçuk ayda mı fark ettiniz?

Benden size tavsiye ne olursa olsun bildiğiniz sitelerden vazgeçmeyin. D&R'ın İdefix'in Kitapyurdu'nun ne bileyim işte Babil.com'un filan suyu çıktı sanki de gittim bilmediğim bir siteden alışveriş yaptım.

Kesinlikle bir daha ne kadar büyük indirim olursa olsun almam bu siteden bir şey. Daha sipariş sonlanmadı bile, bana hangi kitaplar gelecek, gelip gelmeyeceği bile belli değil. Kitaplar elime gelince tekrar güncelleme yapacağım.

Ben kesinlikle Bkm Kitaptan uzak durun derim.

Dinliyorum, Okuyorum, İçiyorum #1





Yeni bir seri yazısı yazmaya karar verdim. Bu konsepti Yolun Neresindeyim blogunun sahibi Sergül ablada gördüm. Çok hoşuma gitti :) 

Dinliyorum; Don't Wanna Know - Maroon 5 dinlemek için Youtube linki
Okuyorum; Tatlı Ateş - Jamie McGuire
İçiyorum; İlk yazı için en sevdiğim içeceğim olsun dedim ve Türk Kahvesi olsun :D


Ölüm Adası - John Dixon || Kitap Yorumu



Orijinal Adı: Phoenix Island  
Seri Adı / Sıralaması: Phoenix Island #1
Yayınevi:  GO! Kitap
Yayın Tarihi: Ağustos 2016
Sayfa Sayısı: 462 
Goodreads Puanı: 3,84 
Benim Puanım: 3

Tanıtım

On altı yaşındaki boks şampiyonu Carl Freeman, güçsüzleri yumruklarıyla savunmayı alışkanlık haline getirdiği için bir türlü beladan uzak duramaz. Kimsesi olmadığı için hayatı koruyucu aileler ile ıslahevleri arasında mekik dokuyarak geçen Carl, girdiği son kavgada rakiplerinin hepsini hastanelik edince çıkarıldığı mahkeme tarafından cezasını çekmek üzere dış dünyayla bağlantısı olmayan bir adaya gönderilir.
Burası bir evi, bir ailesi ve bir geleceği olmayan çocuk suçluların son durağıdır. Ülkenin uzak bir köşesine kurulmuş olan bu kamp kimsesiz çocuklara merhamet göstermeyen sadist eğitim çavuşları tarafından yönetilmektedir. On sekiz yaşına kadar burada kalmaya mahkûm edilen Carl kurallara uyup cezasını çektikten sonra hayatında yeni bir sayfa açmayı planlar, hatta burada yeni arkadaşlar edinip Octavia adındaki gizemli bir kıza âşık olur. Ama acımasız çavuşlar, yorucu eğitimler, ağır cezalar buz dağının yalnızca görünen kısmıdır. Burası aslında gidenin bir daha geri dönmediği, çocukların avlanarak ya da idam edilerek öldürüldüğü, kesimhane denilen gizli bir devlet laboratuvarında denek olarak kullanıldığı bir ölüm kampıdır. Carl diğer çocuklar tarafından avlanmadan ya da kesimhaneye gönderilmeden önce buradan kaçıp dış dünyayı bu adanın varlığından haberdar etmek ve sevdiklerini kurtarmak zorundadır.
  

Yorumum

Psikopat, vahşi olması gereken bir kitap nasıl klişeliklerle dolu olabilir? 

Olan olaylar resmen klişe kaynıyordu. Carl'ın attığı her adımda sonrasında ne olacağını anladım. Kimler ölecek, kimler yaşayacak, oraya giderse ne olacak, bu tarafa kaçarsa karşısına kim çıkacak çok belliydi. Kitabın içinde gizem namına hiç bir şey yoktu. Tamamen tahmin edilebilir bir kitaptı. Han vahşet vardı da diyemem ki. Ben daha ağır bir vahşet bekliyordum. Evet hafif bir kitap değil orası doğru ama genel olarak pek de birşey olmadı. Ceza olarak bir ter kutsu var o kadar. Av mevsuzu biraz ağırdı bana göre ki o kısmı da yazar anlatmadı. 

Carl'ın Parker'ı düelloya çağırmasına neden olan bir olay var. Böyle bayaaaa ağır bir durum. Carl resmen hiç tepki vermedi sayılır. Bir tek diğer arkadaşını kurtarmak için Parker'ı düelloya davet etti.Bazı yerlerin çok uzatılması bazı yerlerin de öylesine geçilmesinden hoşlanmadım. 

Bu kadar eleştirdikten sonra gelelim iyi yönlerine neden 2 değil de 3 puan verdiğim kısmına.

Yazarın oluşturduğu mekanı ve kitabın konusunu sevdim.Okurken beni pek yormadı. Konu yavaş ilerlese de sayfalar çabuk ilerliyor. Akıcı bir anlatımı var yazarın. Özellikle boks kısımları birebir yansıtılmış. Yazarın da boksör olduğunu düşününce aksi olamazdı zaten diyorum. Kitaptaki karakterleri sevdim ben. Carl, Ross, Octavia hatta Acil Servisi bile. 

Mutlaka okuyun diyemem ama GO! Kitabın fiyatları baya uygun. Denk gelirseniz alın bence. Günümüz aşktan, yada sürekli okuduğunuz tarzda kitaplardan sıkıldığınızda araya sıkıştırılabilecek bir kitap

Dünyamdaki Yeri






Eylül Ayında Okuduklarım || 2016


Eylül ayını 1 çizgi roman 6 roman ile tamamladım. Tüm yorumlar Goodreads hesabımda var. 

Bu ay internet problemi yaşadığımdan bloga yorum giremedim pek. Kısaca burada puanları söyleyip gideyim. Ekimde daha fazla yorum ile görüşmek üzere ;)

Joker; 3/5 
Taht Oyunları; 5/5
Gece Nöbeti; 4/5
Alice Hakkındaki Gerçek; 4/5
Tepetaklak; 1/5
Mrs. Dalloway; 5/5
İlik; 5/5

Bu ayın favori kitabı kesinlikle İlik :) 



İlik - Tarryn Fisher || Kitap Yorumu



Orijinal Adı; Marrow
Yayınevi; Aspendos
Yayın Tarihi; Şubat 2016
Sayfa Sayısı; 376
Goodreads Puanı; 4,02
Benim Puanım; 5

Tanıtım


Bone'da bir ev…
Evde bir kız…
Kızda bir gizem…

Margo diğer kızlara benzemiyor. Bone denilen izbe bir mahallede, lanetli bir evde onunla iki yılı aşkın bir süredir konuşmayan lanetli annesiyle yaşıyor. Günlerini kendini görünmez hissederek geçiriyor. Ancak tekerlekli sandalyedeki komşusu Judah Grant'le arkadaşlık etmeye başlayınca işler değişiyor. Mahalleden tanıdıkları yedi yaşındaki Neveah Anthony kaybolunca Judah bu olayı çözmede Margo'ya yardımcı oluyor.

Margo'nun öğrendikleri onu değiştirip hayata karşı yeni bir bakış açısı geliştirmesine sebep oluyor. Çocuk istismarcıları ve tecavüzcüleri bir bir hedef alarak kötü insanları bulup onları cezalandırmaya karar veriyor. 

Ancak kötüleri avlamak tehlikeli bir iş ve Margo kendi ruhu dâhil her şeyi kaybetme riskiyle karşı karşıya…

Yorumum


O kadar güzeldi ki... Sanırım postitlerim ne kadar sevdiğimi benim yerime anlatıyor. Öyle ki kitabın sonunda Son yazısından sonra Tarryn'in notu var orada bile altını çizdiğim yer oldu. Tarryn Fisher herkesin okuyabileceği kitaplar yazmıyor. Peri masalları, mutlu hikayeler, mükemmel karakterler yazmıyor. Onun kalemi gerçek. Beni kendisine çeken de bu. O gerçek. Öyle şeyler okudum ki kitapta. Ürperdim, üzüldüm ve fark ettim. Herkes gibi kötülüğü görünce kafamı çeviriyorum. Sanki görmezsem gerçek olmaz, çocuklar şiddet görmez kadınlar istismar edilmez... Tarryn bunu koydu önüme. Zorla bak dedi. Gözlerimi açtı ve görmek zorundasın dedi. Bunlar oluyor... Belki hiçbirimiz Margo olamayız ama sessiz de kalmayalım.

İyi değilim şu anda. Çünkü biliyorum haklı.

Konudan bahsetmeyeceğim arka kapak yazısından başka ne söylersem spoiler olur. Okuyun bu kitabı. Lütfen ya okuyun.

Dünyamdaki Yeri




Alice Hakkındaki Gerçek - Jennifer Mathieu || Kitap Yorumu




Orijinal Adı; The Truth About Alice
Yayınevi; Yabancı Yayınları
Yayın Tarihi; 22 Haziran 2016
Sayfa Sayısı; 264
Goodreads Puanı; 3,69
Benim Puanım; 4


Tanıtım

Children's Choice Book Award, Teen Choice, En İyi Çıkış Romanı Ödülü '15 Amazon, Ayın Kitabı, Haziran '14 - Junior Library Guild, 2014'ün En İyileri Seçkisi

Herkes Alice'in bir partide iki çocukla yattığını biliyor. Ama Brandon'ın kaza yaptığı sırada Alice ile mesajlaştığını biliyor muydunuz peki? Bu doğru. KİME İSTERSENİZ sorun!

Dedikodulara göre Alice tam bir sürtüktü. Bu, Healy Lisesi'nin tuvaletinde herkesin görebileceği şekilde yazıyordu. Ve okul takımının yıldız oyun kurucusu bir araba kazasında öldüğünde dedikodular kontrolden çıktı. 

Bu etkileyici çıkış romanında Healy Lisesi'nin dört öğrencisi; meşhur partiyi veren kız, araba kazasından kurtulan çocuk, eski en yakın arkadaş ve yan komşu, hepsi Alice hakkında bildiklerini anlatıyor. 

Peki, ama Alice hakkındaki gerçek tam olarak ne? İşin doğrusu bunu öğrenebileceğimiz tek bir kişi var: Alice'in kendisi. 
(Tanıtım Bülteninden) 

Yorumum

Hikaye lisedeki popüler kız olan, Alice'i sevmeyen, ve olayın yaşandığı partinin sahibi olan kız, Elaine, Alice'in o olay yaşanana kadar en yakın arkadaşı olan Kelsie, ölen çocuğun en yakın arkadaşı Josh ve Alice'e ezelden beri aşık olan okulun ineği ve gerçek anlamda dahi öğrencisi Kurt'ün ağzından anlatılıyor. Her birisi Alice'i anlatıyor. Josh Brandon'ı anlatıyor genel olarak. Alice ile yaşadıkları, geçmiş, partide yaşananlar ve parti sonrasını anlatıyor hikaye. 

Elaine'in partisinde Alice'in iki çocukla birlikte yattığı söylentisi çıkıyor. Bunlardan birisi üniversite öğrencisi diğeri okulun parlak yıldızı, takım kaptanı Brandon. Bu olaydan bir kaç hafta sonra Brandon bir trafik kazasında hayatını kaybediyor ve Alice'in Brandon'a o trafikteyken sürekli mesaj attığı ve onun dikkatinin dağıldığı için kaza yapıtığına dair dedikodular çıkıyor. Sonra da dedikodular kontrolden çıkıyor. Alice hem okulda hem küçücük kasabada küçük düşüyor, dışlanıyor. Tüm bu olaylar sırasında onun yanında olan kişi de Kurt oluyor. Kısaca olay bu.

O Kelsie'nin ağzını burnunu dağıtmak, Josh'ı da ıslatıp kış ayazında bırakmak lazım ama neyse, sakinim. Sözde kötü olması gereken Elaine en iyileri maşallah. İnsanların ne kadar kötü olabileceği, kendi bencillikleri ve aşağılık kompleksleri yüzünden nasıl acımasız olabileceklerini görmek beni çok etkiledi. Kötü olmak için yetişkin olmaya filan gerek yok. Lisede de insanların nasıl zalim olabildiklerini görmüş oldum. 

Kitabı Alice hakkındaki gerçek için değil de daha çok o diğer insanlara neler olacağını merak ettiğim için okudum ama kitapta bu yoktu. Sonu beni tatmin etmedi ve çok çabuk bitirilmiş gibi geldi. Aklımdaki soruların cevabını alamadım. Alice hakkındaki gerçeği okuyucu olarak biz anlıyoruz ama hikayede ortaya çıkmıyor mesela. Kızın yediği yafta yanına kâr kalıyor. Sonu gerçekten olmamıştı kitabın. Ama kitap hakikaten çok çabuk okunuyor. Ben 3 saatte filan bitirdim herhalde. Genel olarak yüreğime öküz oturmuş gibi hissederek okudum kitabı. Kızdım, üzüldüm, acıdım... Ağlamalı bir kitap değil yanlış anlaşılma olmasın acıklı bir durum yok, daha çok ortada cidden büyük bir haksızlık var. 

Kısacası okuyun derim ama favori kitabım olmadı. O son yüzünden. Gerçekten sonu daha faklı olsaymış favori kitaplarım arasına girerdi ama yine de 4 puan veriyorum ;)

Dünyamdaki Yeri



The Girl in the Book || Film Yorumu


Türü: Dram
Yapım: ABD
Senaryo: Marya Cohn
Yönetmen: Marya Cohn
Oyuncular: Emily VanCamp, Michael Nygvist, Ana Mulvoy-Ten
Yılı: 2015
Imdb Puanı: 6,1 
Benim Puanım: 7/10


Tanıtım

New York yayıncılık dünyasında genç bir editör olan Alice Harvey, eski çok satan kitap yazarının tekrar hayatına girmesiyle geçmişimdeki rahatsız edici bir bölümle tekrar yüzleşmek zorunda kalır. 
(Imdb tanıtımı)


15 yıl önce Alice'in babasının yardımıyla yayıncılık dünyasında hızla başarı yakalayan yazar Milan, aslında Waking Eyes kitabından sonra o başarıyı tekrar yakalayamamıştır. Kitabın yeni edisyonunun özel baskısını Alice'in çalıştığı yayın şirketi alır. Patronu kitabın kapak görseli, basın duyurusu gibi işlerini Alice'e verir. Alice'in zaten bozuk olan hayatı gittikçe daha kötüleşmeye başlar. Sorunlarını tek gecelik ilişkiler yaşayarak atlatmaya çalışan Alice bu defa ki sorununu o kadar kolay atlatamaz. 


Yorumum


Filmi ilk bakışta açma nedenim adıydı tabii ki. Kitaptaki Kız diyor yani kötü olamaz diye düşünmüştüm ve haklıymışım. Hakikaten güzel bir filmdi. Sapıklığa ve gereksiz açıklığa, acıtasyona girmeden güzel bir konuyu hakkıyla işlemişler bence.

Alice Harvey


Oyuncu seçimleri çok yerindeydi. Özellikle Alice'in gençliği ve günümüzdeki halini güzel yansıtmışlar.

Genç Alice
Alice ve Milan


Biraz ağır ilerleyen, aslında başından sonu belli olan filmlerden ama izletiyor kendini. Alice'in kendini kurtarmasını merakla bekledim. Sürekli hadi kızım kalk artık ayağa diyesim geldi. Alice'in toparlanması için gerçekten dibi görmesi gerekti. Filmin başında bu kız zaten diplerde nasıl daha beter olabilir ki hayatı diye düşünebilirsiniz ama oluyor. Hakikaten dibi görmeden suyun üzerine çıkılmıyormuş.

Kitap okumaya, yazarlığa, editörlüğe ya da yayın sektöründe herhangi bir alana ilginiz varsa filmi çok beğenirsiniz. Benim gibi :)


Fragmanı da bırakayım, ilginizi çekerse bakın ;)



Miracles from Heaven - Cennetin Mucizeleri || Film Yorumu



Adı: Miracle from Heaven (Cennetin Mucizeleri) 
Türü: Aile- Dram
Oyuncu Kadrosu: Jennifer Garner, Kylie Rogers, Martin Henderson
Senaryo: Christy Beam (kitap) Randy Brown
Yönetmen: Patricia Riggen
Imdb Puanı: 6,8 /10
Benim Puanım: 8/10

Konusu

Küçük bir kız çocuğu olan Anna tedavisi olmayan bir bağırsak hastalığına yakalanır. Teksas'taki her doktora giden aile sonunda Boston'da bu işin uzmanı bir doktor olduğunu duyar. Ancak doktordan randevu almak gibi bir problem vardır çünkü doktorun randevusu neredeyse bir yıllık süreyle doludur. Bir yandan kızı için randevu almaya çalışan anne aynı zamanda kızını mutlu etmeye uğraşır. Sonunda bu işin telefonla olmayacağına karar verip Boston'a gider. Doktordan randevu almayı başaran Christy bu defa da kızının tedavisi için sürekli Boston'a gidip gelir ve kızı gözetim altına alınınca hastanede kızı ile kalmaya başlar. Evde diğer iki kızı ile kalan baba ise hem kızlarıyla ilgilenmeye çalışır hem de ailenin maddi giderlerini karşılamak için gece gündüz çalışır.

Sanırım spoiler vermeden bu kadar anlatabilirim.


Yorumum

Boğazımda bir yumruyla izledim filmi. Zaman zaman gülümseten çoğunlukla hüzün veren sıcak bir hikaye. Bir annenin kızı için mücadelesi, bir babanın ailesi için çırpınması, bir abla ve kardeşin anneleri uzaktayken yaşanan olaylara anlam verme çabaları çok içtendi. Filmdeki duygular güzel yansıtılmıştı. Acıtasyon yoktu. Film gerçek bir hikayeden uyarlama. Sonunda karakterlerin gerçekte kim olduğunu gösteriyorlar ve bence oyuncu seçimi çok başarılı olmuş. Özellikle baba neredeyse kardeş gibi benziyor.

Filmin çekildiği yer Teksas ve Boston. Teksas sahnelerindeki manzaralara bayıldım.

Filmi izlerken aslında sürekli Müslüman olduğum için şükrettim. Bir sahne vardı özellikle, papaz vaazında "Eğer başıma kötü bir şey gelmişse, yada istemediğim bir olay, kendime hep şu soruyu sorarım. Nerede yanlış yaptım? Ya da ne günah işledim." Bu çok yanlış geldi bana. Dünyada hayatı mükemmel olan insan yoktur. Her gün ne zorluklarla karşılaşıyoruz. Yaşadığımız her zorlukta, engelde kendimizi suçlamak depresyona sokar insanı. Hayattan bezmiş birisi haline getirir zamanla. Ama biz biliriz ki Allah en çok sevdiği kullarını sınar. En büyük sınavları peygamberler vermiştir mesela. O yüzden bu filmde annenin çaresizliği bence daha çok Hristiyanlıktaki boşluklardan, yanlışlıklardan kaynaklanıyor. Dinlerinin insanlara yetmediğinde nasıl olduğunu izledim ben daha çok. Tabii ki film bunu yansıtmıyor aslında. Çünkü yine asıl kurtarıcı ailenin inancı oluyor. Sanırım sadece bu kadar söyleyebilirim yoksa ağır spoiler olur. Bu kısmı da zaten filmin tanıtım afişinde yazıyor.



Filmin ana teması mucizeler. Adından da anlaşılabileceği gibi. Aslında imkansız gibi görünse ve "hadi canım olur mu hiç?" diye düşünseniz de ben böyle mucizelere inanan biriyim. Her ne kadar sonundaki olayın olduğuna pek ihtimal vermesem de mucize kısmına katılıyorum. Filmin adı Cennettin Mucizeleri olduğu için zaten en başından acıklı bir son olmayacağı belli. Eğer mutsuz sonları sevmiyorsanız filmi gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz :)

Son olarak buraya fragmanı da bırakıp gidiyorum.




Harry Potter and the Cursed Child - J. K. Rowling, John Tiffany, Jack Thorne || Kitap Yorumu



Orijinal Adı: Harry Potter and the Cursed Child
Seri Sıralaması: Harry Potter, #8
Yayınevi: Little Brown UK
Yayın Tarihi: 31Temmuz 2016
Sayfa Sayısı: 330
Goodreads Puanı: 4,16
Benim Puanım: 5

Tanıtım

The Eighth Story. Nineteen Years Later. Based on an original new story by J.K. Rowling, Jack Thorne and John Tiffany, a new play by Jack Thorne, Harry Potter and the Cursed Child is the eighth story in the Harry Potter series and the first official Harry Potter story to be presented on stage. The play will receive its world premiere in London’s West End on July 30, 2016.
It was always difficult being Harry Potter and it isn’t much easier now that he is an overworked employee of the Ministry of Magic, a husband and father of three school-age children.
While Harry grapples with a past that refuses to stay where it belongs, his youngest son Albus must struggle with the weight of a family legacy he never wanted. As past and present fuse ominously, both father and son learn the uncomfortable truth: sometimes, darkness comes from unexpected places. 



Yorumum

Harry 39 yaşında. Sihir Bakanlığında çalışıyor. Ginny ile evli. James, Albus Severus ve Lilly adında 3 çocukları var. Hermonie Sihir Bakanı olmuş ve Ron ile evli Rose adında kızları var. Bildiğiniz küçük Hermonie ya. Ron’un da şaka dükkanı var. Draco Malfoy da hala bildiğiniz Malfoy J ve Scorpius adında bir oğlu var ve oğluyla ilgili ilginç bir dedikodu var. Draco bu dedikodudan, haklı olarak, nefret ediyor ve oğlu da bu dedikodu yüzünden zor günler geçiriyor. Ama oğlanın Draco ile alakası yok. Sanki küçük Ron. Çok tatlı ya. Benim en sevdiğim yeni karakter oldu. Böyle saçlarını karıştırıp “ Allahımm ne tatlısın sen,” diyesim geldi. Kitap Albus’un Hogwards’a başlayacağı gün ile başlıyor. Yani son kitapta okuduğumuz yerden. Ama ilk iki yıl çok çabuk geçiyor ve asıl olay üçüncü yıllarına başlayacakları zaman olmaya başlıyor.
Ben bu kitaba eleştirel bir gözle (o ne demekse) bakamam asla. Bu kitap eğer Harry Potter and His Shopping List olsaydı da okurdum. Ve yine aynı şeyi söyler ve hissederdim. Bu kitap... çok fazla... çok tarif edilemez… çok… Tamam sakin olup anlatmaya çalışayım. 

Eğer siz her kitabın çıkış tarihini dört gözle beklemişseniz, bir sonraki film çıksın diye gün saymışsanız, istisnasız içinde Harry Potter olan her dergiyi satın almış ve odanızı Harry Potter posterleri ile doldurmuşsanız ve son kitap ilk çıktığı zamanda okumuşsanız, ve sonra... Aniden büyümüşseniz... Hikaye bitmişse ve aradan belki de 10 yıl geçmişse... İşte o zaman beni anlıyorsunuz demektir. Bu kitap benim çocukluğum, ergenliğim, ilk hayallerim, ilk hayali aşkım. Bu hikaye benim kitap okuma aşkım. Tüm bu büyü dünyası benim için çok fazla şey demek. Biz J. K. Rowling ile büyüdük. Bu da, en azından benim için, şu demek, karakterim biraz J.K Rowling ve Harry Potter’la bütünleşti. Onu, anlatmaya çalıştığını anlayabiliyorum demek. Harry oğluna o sözü söylerken ne demek istedi, neden ve nasıl bir ruh haliyle dedi bunu anlayabiliyorum demek.

Kitapta duygulardan çok mekan ve diyaloglar olsa da ben; Harry, Hermonie ve Ron'un her mimiğini kafamda canlandırabildim. Her iç çekişlerini, göz kırpışlarını birbirlerine her bakışlarını kafamda canlandırabildim. Çünkü o filmleri belki yüz defa izledim, kitapları en az onar defa okudum.

Bence kitaba yönelik yapılan eleştiriler çok saçma. Hiçbir karakterin değiştiğini düşünmüyorum. Hele Harry kötü bir baba olarak gösterilmiş diyenlere sesleniyorum; Bu kitaptaki Harry zaten kötü bir baba değil kiiii!!! Kötü bir baba olduğunu düşünmesine sürekli bunu dile getirmesine rağmen öyle değil. Hayır, ben Harry'nin karakterini değiştirdiklerini düşünmüyorum.

Harry, Hermonie ve Ron’u tekrar okumak, büyümüş hallerinde bile çocukken yaptıkları gibi birlik halinde hareket etmeleri, Hermonie’nin yine zeki olması, Harry’nin olayları çözmesi, Ron’un yorumları, her şeyiyle mükemmeldi.


Benim nostaljim ve bu günüm oldu bu kitap. Eminim geleceğimde de olacak. J.K Rowling bundan elli yıl sonra bir hikaye daha yazsa ben onu da okurum. 

Dünyamdaki Yeri



Gizli Dünyam 1 Yaşında!!! KİTAP ÇEKİLİŞİ!!



Eveettt 1 yaşındayım. Blogum 1 yaşını doldurdu. Aslında Temmuzun 17 si ilk açılış tarihim ama yazıyı yazmayı biraz erteledim. Hem ne yazacağımı bilemedim, hem de gerçekten yazmak istemeden bilgisayar başına geçmek istemedim.

Aslında öyle afilli sözler söyleyecek değilim. Duygusal bir konuşma yapacak da değilim. Kısaca, içimden gelenleri söyleyip gideceğim. 

Bu 1 yılda aslında istediğim gibi aktif yazı yazamadım çünkü hem yüksek lisans hem Kpss illeti ile uğraşmak beni çok meşgul etti. Ama blog yazmayı bırakmamış ve bu zamana gelmiş olduğum için mutluyum. 

Bu blogu neden açtığımdan bahsedeyim biraz.
Blogumu açma nedenim kitaplardı tabii ki. Geçen sene bu zamanlar aklıma bir düşünce gelmişti. Okuduğum kitapları birileriyle konuşmak, o kitap hakkında sohbet etmek, tartışmak çok hoşuma gider her zaman. Ve bir kitap almadan önce mutlaka araştırır, o kitapla ilgili kim ne düşünmüş merak ederdim. Blog okumak ki o zamanlar adının blog olduğunu bile bilmiyordum, çok hoşuma gidiyordu. Okuduğum kitap biter bitmez başkaları da benim gibi mi hissetti acaba diye düşünerek internetin başına geçer, o kitapla ilgili neredeyse her sayfaya girerdim. Yine böyle bir günde okuduğum kitapla ilgili etrafımda konuşabileceğim, o kitabı anlatabileceğim kimse yoktu. Ben de dedim ki; bu kitap sayfaları nasıl açılıyor ki acaba? Ben yapabilir miyim ki, bunların arka temaları filan nasıl oluyor? Aaa burada bir buton varmış, temalar da hazırda varmış, adı ne olsun ki?.. diye diye bir baktım açmışım blogu. İlk günden beri her sayfa görüntülenmesinde ayaklarım yerden kesiliyor. Yaşasın birileri yorumumu okuyor diye düşünmek beni inanılmaz mutlu ediyor. 

İlk zamanlar 10, 15 sayfa görüntülenmesi alırken şimdi yazılarım 1000 görüntülenmeye ulaşıyor. Hala küçük bir blogum, biliyorum. Ama insan ilk açtığı zamanlardan 1000 lere geldiğini görünce bile kendini inanılmaz hissediyor. Çok büyük bir şey başarmış gibi... Toplam sayfa görüntülenmem 10.000'e ulaşırken şu günlerde bu durum beni çok mutlu ediyor. Dediğim gibi hala küçük bir blogum. Ama blogum yaşı gibi şu anda emekleme durumundan, kanepeye tutunup ayağa kalkma aşamasına geçti. İlk gerçek adımlarını atıyor gibi hissediyorum. 

Sözde kısaca yazacaktım. Ama inanın bu kadarı düşüncelerimin, hislerimin özeti. =)

Şimdiye kadar blogumu ziyaret eden herkese ve bundan sonra da yazdığım yazılara tıklayıp, okuyan herkese teşekkür ederim. Özellikle de bu yazıyı buraya kadar okuduysan, sana ayrıca teşekkür ederim. Bu bana yazdığım yazıya önem verdiğini gösteriyor. :) 

Son olarak bir çekiliş yapmak istiyorum. Kazanana sürpriz bir kitap göndereceğim. Yapman gereken blogu takip edip bu yazının altına katıldım yazmak :)  

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Hep beraber nice yıllara diyerek gidiyorum


Yağmurla Gelen Mutluluk - Amber L. Johnson || Kitap Yorumu


Orijinal Adı: Puddle Jumping 
Seri Adı:  Puddle Jumping #1
Yayınevi:Yabancı Yayınları
Yayın Tarihi: 15 Şubat 2016
Sayfa Sayısı: 176
Goodreads Puanı: 4,34
Benim Puanım:  5


Tanıtım

2014 goodreads en iyi genç yetişkin kitabı adayı

Yağmurla Gelen Mutluluk, farklılıkların aslında ne kadar abartıldığını ve sevginin karşısında hiçbir şeyin duramayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor...

Söz konusu aşksa, sıradan diye bir şey yoktur.Herkes Colton Neely'nin özel olduğunu düşünüyordu. Lilly Evans ise büyüleyici olduğunu...

Çocukluk arkadaşlarıyken bir kaza yüzünden yolları ayrılmıştı. Yıllar sonra buluştuklarında ise Lilly, Colton'ın ne kadar özel olduğunu ve onu daha fazla tanımak istediğini keşfedecekti. Ve Colton'ı tanıdıkça, ona daha çok bağlanacaktı.

Ancak Lilly, sevgisini kelimelerle ifade etmekte dahi zorlanan bu çocukla ilişkisini dilediği gibi yürütebilecek miydi?

"Bir gün oğlumun yaşamasını isteyeceğim türden bir aşk hikâyesi."
-Qwen Salsbury, Çoksatan The Plan kitabının yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)

Yorumum


Asperger sendromlu birini sevebilir misin? Seni, senin onu sevdiğin gibi sevemeyeceğini düşündüğün birini? Aşkınla ona aşık olmayı öğretebilir misin? Sevgisini diğer insanlar gibi gösteremeyeceğini bilmene rağmen sevmeye devam edebilir misin? Lilly başardı. O sevdi ve sevginin nasıl olması gerektiğini gösterdi bizlere. 

Harika bir aşktı. Kesinlikle çok güzeldi. Aşkın olması gereken şeklini anlatmış yazar. Bu sadece otistik bir çocuğa duyulan karşılıksız sevgi değil, bence her insanın sevdiğine göstermesi gereken bir sevdi. Böyle yaşanmalı aşklar, böyle sevilmeli insan ve böyle sevmeli. Beklentisiz, karşılıksız sadece sevmeli. Sevmek istediği için sevmeli. Nedenleri olmadan, nasıllara takılmadan. Lilly'nin aşkı çok öğretici bence. Aşkın olması gerektiği hali gibi. 

Bu kitabı gözüm kapalı herkese öneririm. Mutlaka okuyun. En kısa zamanda okuyun. 

Dünyamdaki Yeri


Ben, Earl ve Ölen Kız - Jesse Andrews || Kitap Yorumu



Orijinal Adı: Me, Earl and the Dying Girl  
Yayınevi: Pegasus
Yayın Tarihi: 22 Mart 2016
Sayfa Sayısı: 328
Goodreads Puanı: 3,58 
Benim Puanım: 3


Tanıtım

Ben
Adım, Greg Gaines. On yedi yaşındayım. Bu kitabı ben yazdım. Pek hoş göründüğüm söylenemez ve büyük olasılıkla bir mantar beynimi yiyor. İnsan olduğumdan bile emin değilim.

Earl
Earl Jackson, arkadaşım sayılabilecek tek kişi. Birlikte vasat filmler çekeriz. Werner Herzog en büyük ilham kaynağımız. Earl genellikle şiddetli bir öfkeyle doludur.

Ölen Kız
Son sınıfta, annem beni kanser hastası bir kızla arkadaş olmaya zorladı ve bu, tüm hayatımı mahvetti.

"Bunun komik bir kitap olduğunu anlamak için bölüm başlıklarına (Bu Utanç Verici Bölümü Aradan Çıkaralım Gitsin) bakmanız yeterli."
-Booklist-

"İnandırıcı ve sempatik… John Green'in Aynı Yıldızın Altında kitabıyla konu bakımından kaçınılmaz şekilde karşılaştırılacak olsa da yaratıcılık, mizah ve duygu yönünden benzerlerinden ayrılıyor." 
-Kirkus Reviews-

"Komik, cesur, zaman zaman aksi ve sonuçta oldukça dokunaklı. Muhteşem bir hikâye; şiddetle tavsiye edilir."
- Canberra Times-

"Jesse Andrews, tam tersine çabalamasına rağmen kalbinizi kazanacak, pişmanlık duymayan bir antikahraman yaratmış."
-Jon Skovron, Misfit'in yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)


Yorumum

Ben bu kitaba beğendim de diyemiyorum beğenmedim de. Güzel, eğlenceli bir kitaptı. Bir yerlerde okuduğum yorumda; bir kanser hikayesi ancak böyle komik anlatılabilir diyordu, evet katılıyorum. Yani komik olduğu kısmına ama bu kitap bir kanser hikayesi değil. Kanserli bir kızın yaşadıklarını komik olarak yazmamış yazar. Kitap aslında Greg'in kendi iç hesaplaşması. Kendisiyle ilgili sorunlarını içeriyor. Sürekli ben iyi bir insan değilim, bencilim tarzında yorumlarını okuyoruz. Kanserli kıza gelince onun yaşadıkları ile ilgili çok az şey var. Greg, Rachel'ın yanındayken bile kendisiyle olan iç çatışmasını okuyoruz. Earl'le iken de durum çok farklı değil. Onunla olduğu yerlerde de neden onunla arkadaş olduğuyla ilgili nedenleri okuyoruz. Yani kitabın adı Ben, Ben, Ben, Earl ve Ölen Kız şeklinde olmalıymış. 

Kitap ana karakterin ağzından anlatılan ve ana karakterin yazdığı bir kitap şeklinde. Yani bize kitabı yazan Jesse Andrews değilde Greg'miş gibi gösteriliyor. Beğenmediğim diğer kısım içinde sürekli, "eğer hala bu kitabı okumaya devam ediyorsanız sorunlusunuz" ya da "normalde bunu anlatmam ama siz anlattıracaksınız, aptal okuyucular," gibi cümleler. Greg'in yazdığı kitaptan bu kadar şüphe duyup, okuyucuları için; böyle bir kitabı niye okuyorsun ki manyak mısın gibi düşüncelerinden hoşlanmadım. Sanki Greg değil de onu asıl yazan yazar kitabına pek güvenmemiş, böyle dersem eğer kitap beğenilmezse o zaman ben size demiştim diyebilir gibi geldi bana. 

Beğenmediğim yerlere rağmen okunmayacak bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Bu kitaptan insanlar ya nefret ediyorlar yada kitaba aşık oluyorlar. Ben ikisi de olmadım. Ne okurken işkenceler çektiğim kendimi zorladığım bir kitap oldu ne de bir sonraki sayfayı heyecanla çevirdiğim, bayılarak okuduğum bir kitap. Benim için kolay okunan çabuk biten bir kitap oldu. Ama hala kanser hikayesi denildiğinde ilk aklıma gelen ve benim için tüm zamanların favorisi; Aynı Yıldızın Altında :)

Dünyamdaki Yeri