Satranç - Stefan Zweig Kitap Yorumu





Orjinal Adı; Schachnovelle
Sayfa Sayısı; 77
Yayınevi; Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Goodreads puanı; 4,23
Benim Puanım; 4

Tanıtım


Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar.

Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.

Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.


Yorumum


Yazarın anlatımına hayran kaldım. Kitap tek bir anlatıcı ağzından anlatılmasına rağmen üç karakterli. Üç farklı karakterin hikayesini anlatıyor. Yazarın karakterler profillerini anlatış tarzına bayıldım. Ben Dr. B'nin yaşadıklarını hissettim ve o krizleri onunla beraber yaşadım sanki. Czentovic'in belki otistik sayılabilecek davranışlarını ve takıntılarını çok güzel yansıtmıştı okuyucuya. 

Kitaba 4 puan verme nedenim ön söz. Yani çevirmen ön sözde öyle bir şey yapmış ki! Hem gerek yoktu hem de kitabın tüm can alıcılığını kaybettirdi bana. Önsöz dediğin kitaba hazırlık olur adam sağ olsun kitabın sonunun kendince analizini yapmış. Dr B orada neden öyle davrandı o olay neden ve nasıl yaşandı açıklaış tek tek. Eee bırak da onu ben anlayayım yani.

Kitabı okumak istiyorsanız ön söze bakmadan başlayın derim ben.

Alıntılar 

Bir insan kendini sınırlandırdığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir.

Bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder