Ateş Serisi - Karen Marie Moning || Kitap Yorumu


Eski bir seri olduğundan tüm seriyi bitirip öyle yorum yazmaya karar verdim. 5 kitabın da kısa kısa yorumları aşağıda. Bu seriyi okuyun. Asla ertelemeyin mutlaka okuyun. Favori serilerim sıralamasında 1 numarada kesinlikle. 





Bu kitabı okuyan herkesin ortak düşüncesi “bu kitabın konusu anlatılamaz.” Aynen katılıyorum. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Şöyle düşünün, başka bir evrende Fae denilen canlılar yaşıyor. Bunlar kendi aralarında Melun ve Mukaddes olarak ayrılıyorlar. Dünyada ise insanlar arasında yaşayan Melunları öldürmekle görevli insanlar var bunlar Sidhe Kahinleri. Ne Melunlar ne de Mukaddesler iyiler. İkisi de insanlar için tehdit oluşturuyorlar. Mac’in kitabına göre en iyi Fae ölü Fae’dir. ;)
Kitaptaki karakterler şöyle;
MacKayla Lane; Sidhe Kahini
Jericho Barrons; Ne olduğunu hala bilmiyoruz
V’lane; Mukaddes

İlk kitap genel olarak tanışma kitabıydı. Karakterleri tanıdık. Neyin ne olduğu kimin kim olduğu tanıtılmaya çalışılmış biraz. Ben pek Barrons’u sevemedim ya. Ama bu kitap kendini Barrons için okutmuyor. Olaylar, kurgusu o kadar harika ki, karakteri sevseniz de sevmeseniz de okuyorsunuz kitabı. Her kitap öyle heyecanlı yerde bitiyor ki diğer kitap elinizin altında değilse kitabı bitirmeyin.

Karanlık Ateş'de Mac daha kendisi bile ne olduğunu bilmiyor. Ablası Dublin'de tarif edilemeyecek kadar vahşi bir şekilde öldürülür. Dublin polisi kanıt bulamadıkları için dosyayı kapatmaya karar verdiklerini söyleyince Mac kendini Dublin’de bulur. Aklındaki tek düşünce ablasının katilini bulup adalete teslim etmek. Ablası Alina’nın ölmeden önce kendine bıraktığı sesli mesajda Sinsar Dubh’u bulması gerektiği ile ilgili mesajını dinleyen Mac Dublin sokaklarında Sinsar Dubh’u aramaya başlar. Yolu şans eseri Barrons Kitap Ve Süseşyaları dükkanına düşer. Barrons’da Mac’in istediği cevaplar Mac’de de Barrons’un işine yarayacak bir yetenek vardır.



İkinci kitap öyle bir yerde bitiyor ki. Resmen meraktan çıldırtır adamı. Allah'tan yanımda 3. Kitap vardı. Anında başladım. Bu kitap da ilk kitaptaki gibi Güç objelerinin peşindeler. Mac yeni insanlarla tanışıp bunların kendisine dost mu düşman mı olduğuna karar vermeye çalışıyor. Barrons ile bir yakınlaşıp bir uzaklaşıyorlar. Tek solukta okudum bitti bu kitabı da.






İntikam ateşi seride en sevdiğim kitap oldu. Sinsar Dubh ile ilgili daha fazla şey öğrendik. V’lane daha fazla vardı bu kitapta. Ben bu kitapla beraber kesinlikle V’lane’cı oldum. Bu kitap tam anlamıyla ortadaki bir kitap. Çünkü seri bu kitaptan sonra ivme değiştiriyor, hatta kulvar değiştiriyor. Bu kitaba kadar tensel temas yok, Mac sadece V’lane ortadayken bir şeyler yaşıyor onun nedeni de V’lane’ın seks fae’si ve Mukaddes Prens’i olması. Tek temas V’lane Mac’e adını verirken onu öpmek zorunda(!) olmasıyla gerçekleşiyor. Ama sonunda neler oluyor neler? Offf!! Bu kitap bittiğinde elimde 4. Kitap yoktu. Sipariş etmiştim ama elime ulaşmamıştı. Kafayı yiyordum neredeyse meraktan. Tekrar uyarıyorum elinizde 3. Kitap olmadan bu kitabı bitirmeyin.




4. kitap Mac’in büyük, böyle baya büyük değişim yaşadığı bir kitap. İntikam Ateşi’nde Mac’i aklı başında olmayan bir halde bırakmıştık Rüya Ateşi Dani anlatımı ile başlıyor. Yine bir solukta bitti. Çok fazla olay oldu ama o son. Ahh o son! Öyle bir etkilendim ki migrenim tuttu. Fenaydı çok fena.






Aklımdaki soruların çoğuna cevap bulmuş olsam da bazı şeyler cevapsız kaldı. Aslında seri tam olarak bitmedi. Yazar sonu ikiye bölmüş en önemli soruların cevaplarını bu kitap da vermiş ama ufak tefek ayrıntıları diğer seriye bırakmış. Kitabı bitirdiğimde bir sürü duygu içerisindeydim. Hem 790 sayfa yetmedi hem de fazla uzatmış gibi geldi. Şöyle anlatayım, ortada büyük bir olay var, önemli bir mesele, ama yaşanan şeyler hep bu olayın çevresinden dolanıyor. Esas mevzuya yaklaştırmıyor. 

Kitapta bir sürü şey oldu. Kitap kendi içinde karakter değiştirdi. Sanki bir kitap değil de seriye ait 2 kitabın birleşimi gibiydi.

Serinin başından beri Barrons’cu olmadım. V’lane olsun istiyordum ben. Kitabın sonunu bilenler şu anki hislerimi tahmin ediyorlardır.

Kitabın ortalarında sıkıldım. Cariye? Kral? Bu mevzu beni sıktı ve “offf çok saçma bir şey ama bu ya. Ne alaka?” Diye düşünüyordum. Ama yazar olayları öyle bir açıkladı ki ben o kitapçıdaki son Sinsar Dubh sahnesinde “heeee tamam o zaman şimdi oldu bak,” dedim ve yazar hakikaten böyle mükemmel bir seriye mükemmel bir final yapmış. Ama benim aklıma birşey takıldı. Kitabın sonunda Mac'in Barrons'un sorunu için ürettiği çözümü o kadar bilgili binlerce yıldır uğraşan Barrons nasıl akıl edememiş?

Neden bu kadar hızlı okudum neden bu kadar çabuk bitirdim bu seriyi bilmiyorum. Tartışmasız okuduğum en mükemmel seri. Daha önce böylesine etkilendiğim seriler Harry Potter, Alacakaranlık, Kanbağı idi. Ama bu seri onları geçti ve bir numaradaki yerini aldı :D
Hayatımda ilk defa okuduğum bir kitap rüyalarıma girdi. Normalde izlediğim filmler eğer çok etkilenmişsem rüyama girer. Ama bu kitap benim rüyalarıma girdi bitirene kadar her gece Sinsar Dubh beni ele geçirmesin diye kaçtım durdum kitaptan :D


Kitapla ilgili bir sıkıntım vardı ki, çeviri. Çevirmen değişmiş. Bazı terimler çevrilmemiş. Bu da insanda ilk başta çeviriye alışmakta zorluk yaşatıyor. 

Dünyamdaki Yeri 



Share:

1 yorum:

  1. Dallanip budaklandirilmis yorucu bir kitap. Ki ben yazari severim. Baronsun ne oldugunu anlayamadim belki afakanlar bastigindan atlayarak okudugum icindir. Benim puanlamam 1

    YanıtlaSil